29 Temmuz 2008 Salı

Call Of Duty 2 Tam Çözüm

İlk oyun 2003 yılında hiç beklemediğimiz bir anda gelmiş ve bomba etkisi yaratmıştı. Yapımcı Infinity Ward, gayet tecrübeli elemanlardan oluşuyordu. Zaten kendilerini Medal of Honor gibi bir seriyle kanıtlamışlardı, ancak yaptıkları yeni oyun MOHAA’yı bile geride bırakmıştı. Call of Duty’de dikkatimizi çeken ilk şey savaş atmosferinin bire bir olarak oyuna yansıtılmış olmasıydı. Başımızın üstüden geçen kurşunların çıkardığı sinir bozucu sesler, yanımızda teker teker düşen arkadaşlarımız ve biraz ilerimizde patlayan bombanın kulaklarımızda duyulan uğultusu. Bu kadar iyi ve sevilen bir oyuna elbette bir ek paket gelecekti ki, zaten kısa bir süre sonra COD’a ek paket; United Offensive geldi. İyileştirilen grafikler, yeni bölümler, sıcak ve kapsamlı çatışmaları ile büyük bir zevkle oynatmıştı kendini bize. Herkes serinin devamı gelecek mi diye birbirine sorarken, Activision ikinci oyunun yapımına başlandığı haberini verdi. Tabi buna en çok sevinenler serinin yakın takipçileriydi. Beklediğimiz an geldi, çok uzun sürmeyen bir bekleyişin ardından Call of Duty 2 piyasaya çıktı.

Incoming !

Call of Duty 2’ye ilk oyunda olduğu gibi ufak bir alıştırma bölümü ile başlıyoruz. Karşımıza konulmuş nesneleri vurup biraz ilerledikten sonra, el bombası almak üzere elimizi kasaya atıyoruz, ancak kasalardan el bombası yerine patatesler çıkıyor. Bizimle birlikte olan silah arkadaşlarımız da buna şaşırıyor ama komutanımız savaş zamanında tedbirli olup, boşa malzeme harcamamak gerekli diyor ve biz de diğer göreve geçiyoruz. Oyunda görevlerimizin yerini yine sol alt köşedeki pusulamızın yardımı ile buluyoruz. Görevler genellikle sıra tabanlı ilerliyor ancak, ana görev içinde aldığımız yan görevlerin hangisini ilk önce yapacağımız bize kalmış, bu da bir nevi serbestlik yaratmış oyunda. Call Of Duty 2’de oyun boyunca bize diğer asker arkadaşlarımız eşlik ediyor, fakat aksiyonun başlaması için bizim hareket etmemiz gerekli, oyunda önceden hazırlanan sahnelerde bu kendini iyice belli ediyor. Örneğin bir bölümde yoğun ateş altında kalıyoruz, takım arkadaşlarımız dahil herkes bombalardan ve kurşunlardan korunmak için kafalarını deve kuşu misali toprağa sokmuş durumda. Tabi biz böyle boş durmuyor ve hemen ilerlemeye başlıyoruz, üzerimize isabet eden kurşunlarla biraz hasar alıyoruz, tam üstümüzdeki baskı iyice arttığı anda, bir tank tam yanımızda duran duvarı kırıp içeri dalıyor ve etrafı düşmanlardan temizleye başlıyor. Ancak yukarıda dediğim gibi; biz hiç ilerlemesek, o tankın geleceği ve bizimde oradan kurtulacağımız yok.

World War

1941 ve 1945 zaman aralığını konu alan oyunda Rus, İngiliz ve Amerikan kuvvetleri ile Rusya, Mısır, Libya, Tunus ve Fransa’da çarpışıyoruz. Oyundaki çatışmalar genellikle ağır geçiyor, bizden ya bir yeri savunmamız ya da bir bölgeyi ele geçirmemiz isteniyor ki, bunlarda çok basit görevler değil. Düşmanlarımız oldukça dinamik hareket ediyor, belirledikleri stratejiye göre dizilip savunma ya da duruma göre atağa geçebiliyor. Hatta sizin attığınız bombayı aynı hızla size geri fırlatabiliyor, bombayı geri atamayacağını anlayınca ise bulundukları yerden hızla uzaklaşabiliyorlar, tabi bu da onların yapay zeka bakımından yeterince iyi olduğunu gösteriyor. Düşmanlarımızın önlerinde bulunan her şeyi siper olarak kullanıp, bize hasar vermelerinde üstlerine yok. Hele ki ağır makineli tüfekleri ellerine aldıklarında demeyin keyiflerine! Sakın yanılmayın, yapay zeka sadece elinde silah olduğunda değil elinde silah olmadığında da çok iyi iş çıkarıyor. Düşman, tabancasının dipçiği ile iki üç darbede bizi gafil avlayabiliyor. Bu durumu özellikle yakın çatışmalarda görebilirsiniz.

Sağlık Paketi Koymayı Unutmuşlar

Oyunda dikkatimi bir husus çekti. İlk oyunun aksine COD2’de sağlığımız azaldığında (COD 2’de sağlık durumumuzu gösteren bir bar yok!) etrafta ilk yardım paketleri aramıyoruz. Düşman tarafından büyük hasara uğratılmışsak, ilk olarak kalp atışlarımız hızlanıyor ve gözlerimiz kanlanıyor. Buna rağmen çatışmaya devam edersek, sonumuz pek hayırlı olmuyor, ancak sağlığımızın azaldığı anda, bulunduğumuz yerde çok az bir süre beklediğimizde, kalp atışlarımız ve nefes alış verişimiz eski haline dönüyor ve aksiyona devam edebiliyoruz. Bu olayı daha önce Brothers In Arms’ta görmüştük. COD 2’de de olması gayet iyi olmuş. Kurşunlar başımızın üstünden teğet geçerken, kalkıp etrafta sağlık paketi aramak çok iyi olmasa gerek.

Ben ve Silah Arkadaşlarım

Yazının başında oyun boyunca bize takım arkadaşlarımızın eşlik ettiğini söylemiştim ancak bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. İlk oyunun aksine COD 2’de takım arkadaşlarımız çok daha aktif ve bize çok daha fazla yararları var. Bir bölgeyi ele geçirmek istediğimizde çok güzel bir şekilde baskı ateşi açabiliyor, kurşunumuz bittiği anda yanımızda belirip, düşmanlarımızı yere serebiliyorlar. Düşman yapay zekası ne kadar iyiyse, takım arkadaşlarımız da o kadar iyi. Yani ortada dişe diş, kana kan bir mücadele var ki, bu da oyunu çok zevkli bir hale getiriyor. Oyunda, içinde bulunduğunuz aksiyon nedeni ile gaza gelip takım arkadaşlarınızı vurmak sizi çok üzebilir, çünkü bu noktada oyun sona erip en son save’den başlıyor. Bunun biraz sinir bozucu olduğunu söylemek gerek ancak Friendly Fire’ın açık olması oyundaki gerçekçiliği arttıran bir etmen. Yapımda kullandığımız silahlardan en beğendiğim Sniper oldu. Sniper’ı elimize aldığımızda, Shift tuşuna basıp nefesimizi tutuyor ve düşmanımızı çok güzel bir şekilde öldürüyoruz! Bu arada oyundaki save sistemi de değişmiş. ilk oyunda ve ek pakette olduğu gibi istediğimiz yerde save alamıyoruz. Onun yerine Checkpoint sistemi getirilmiş, bir bölümü tamamlandığınızda ister Resume Game diyebilir, isterseniz de Mission Select bölümünden oynamak istediğiniz yeri seçebilirsiniz.

Alarm Alarm!

Biraz da oyunun atmosferinden bahsedelim. Yazıda ara ara belirttiğim gibi aksiyon dur durak bilmiyor, sürekli bir çatışma halindesiniz ancak bu sizi hiç sıkmayacak şekilde hazırlanmış. Oyunun en zevkli bölümlerinden biri olan D-day’i oynadığınızda ise ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız. Askerleri taşıyan deniz aracının içinde sahile doğru yol alıyorsunuz. Bir yandan komutanınız size sahile vardığınızda neler yapmanız gerektiğini anlatırken, bir yandan da sağınıza ve solunuza düşen topları görüyorsunuz ancak bunu fazla önemsemiyorsunuz. Sahile yaklaştığınız anda silah sesleri başlıyor ve daha aracın kapağı açılmadan yanınızda ve önünüzde bulunan askerler teker teker ölmeye başlıyor. Acele etmemiz gerektiğini anlıyor ve hemen dışarı çıkıyoruz ancak tam o anda yanımıza düşen bir top sayesinde olduğumuz yere yığılıyoruz ve yerde yatarken etrafımızda olan biteni izliyoruz (gerçekten dramatik bir sahne yaratmış Infinity Ward). Tam öldüğümüzü düşündüğümüz anda başka bir er gelip bizi omzuna alıyor ve güvenli bir bölgeye taşıyor. Daha sonra elimize aldığımız Sniper ile ağır makinelilerdeki düşmanları temizleyip, yukarı doğru tırmanmaya başlıyoruz.

Yapımın atmosferine en önemli katkıyı sağlayan etkenlerden biri ise tabi ki sesler. Siz çatışmadayken fondan çok hafifte olsa, ara ara müzik geliyor, tabi ki bunlarda insanı gaza getirecek, cinsten olunca siz de daha heyecanlı daha zevkli oynuyorsunuz COD 2’yi. Takım arkadaşlarımız ve düşmanlarımızın sesleri de oldukça etkileyici olmuş. Savaş sırasında bulunduğunuz duruma göre bağırıp çağırabiliyor, yara aldıklarında ise oldukça gerçekçi sesler çıkartabiliyorlar.

Multiplayer?

Call of Duty 2’nin en güzel yanlarından biri de Multiplayer, bu bölümünde 13 harita ve 5 Multiplayer mod’u bulunuyor. Bu mod’lar; Search and Destroy, Deathmatch, Team Deathmatch, Capture the Flag, Headquarters. Tüm bu mod’ları sırayla denedim ve bence en iyisi Team Deatchmatch modu. İyi bir şekilde organize olup güzel bir takım çalışması ortaya koyarsanız eminim siz de çok zevk alarak oynayacaksınız. Diğer mod’ları da yabana atmamak gerekli tabi.

Detay

Oyundaki grafiklere değinmek gerekirse, size Infinity Ward’ın yine çok iyi bir iş çıkardığını çekinmeden söyleyebilirim. Karakterlerin yüz kaplamalarından tutun da, soğuk havada ağızlarından çıkan nefeslerine kadar her şey büyük özen gösterilerek yapılmış. Mekan tasarımlarına ise diyecek hiçbir sözüm yok, binaların dış kaplamaları yanı sıra içersindeki objeler de gayet iyi tasarlanmış. Nedense binaların içerisine girince Half-Life 2 aklıma geldi, kendimi o atmosferin içinde buldum sanki. Ancak bir nesneye ateş ettiğimde (şişe ve vazolar hariç) partikül efekti dışında bir tepki alamamam beni üzdü. Call of Duty 2’de de Source motorunun marifetlerini görmek istiyor insan. Karakterlerin aldıklara hasara göre tepki vermeleri de ayrı bir güzellik tabii ki. Örneğin düşmanız boğazına isabet eden bir kurşun, sonunda hemen elerini boğazına koyup yere düşüyor. Vücudun diğer bölgelerinde de aynı şekilde. Bu arada oyuna; “sistemim yeter mi yetmez mi” diye kafanızı yormayın. Minimum sistem özelliklerinde bile rahatça oynayabilirsiniz.

Peki ya Sonuç?

Aslında uzun uzun düşünmeye gerek yok. Call of Duty 2 gerçekten beklediğimize değdi. Gerek grafikler, gerek oynanabilirlik, gerekse yapay zeka bakımından oldukça tatmin edici bir oyun olmuş ama oyunda eksikliğini hissettiğimiz bir yön var, o da fizik motoru. Gerek Half-life 2 gerekse F.E.A.R.’da fizik motorunun oynanabilirliğe ne kadar etki ettiğini hepimiz gördük. COD 2’de ise bu şarap şişelerini kırmaktan öteye gidemiyor maalesef. Bu da bence oyunun tek eksisi. Efendim artık yazıyı sonlandırmak zorundayım çünkü COD 2 yazmakla bitmeyecek nadir oyunlardan biri. Eğer COD ve COD: UO severek oynadıysanız, F.E.A.R. ve Quake 4 gibi oyunların sizi iyice daralttığını (sistemlerinizi de tabi ki)düşünüyorsanız, Call of Duty 2’yi severek ve çok büyük zevk alarak oynayacaksınız buna emin olun.

Hiç yorum yok: