Bir oyun var ki 2007 Eylül’ünde çıkmış ve piyasayı kasıp kavurmuş; Call of Duty 4. Zaten daha önceki çıkan versiyonlarıyla bir tekel olarak kabul edilmişti. COD 2’le de Multiplayer olarak büyük oyuncu sayısına sahip bir yapımdı. Tekli oyuncu modu olarak hayli zevkli COD 4(ki beklenen de buydu zaten). Çok harika sahnelere şahit olduğumuz yapımın senaryosu kısa sürmüş tadı damağımızda kalmıştı. Infinity Ward yaptığı harika FPS ile piyasadaki bütün ödülleri silip süpürmüştü. Singleplayer’ı bir çırpıda bitirdikten sonra kendimizi online dünyaya attık. COD 4’ün Multiplayer’nı oynayan oyuncu sayısı kısa sürede müthiş bir yükselişe geçti. Bu yükseliş sadece PC’de gerçekleşmedi; X360 ve PS3’de de hayli fazla online oyuncusu vardı. X360 da rekorlar kırdı.
Kendinizi online dünyaya bir attınız mı daha dönüşü olmuyor. Ciddi manada bu dünyanın içine girdiğinizde hayattan kopuyorsunuz. Yaşantınızdan birçok şeyi ekip online dünyanın içine atıyorsunuz kendinizi. Mesela MMORPG oynayanlar öyledir. Hayatlarında bir o oyundaki karakterleri vardır bir de o karakterlerinin eşyaları. Arkadaşları arasında konuştukları konular hep eşyalarla veya yendikleri rakipleriyle ilgilidir. Yeni bir eşya bulmuşlardır (Bulunmayacak bir eşyadır) ya da yenilmeyecek bir adamı yenmişlerdir; övünür dururlar. Dışarıdan oyun dünyasını hiç tanımayan bir adam da onları görse büyük bir iş başardıklarını zanneder. Ama oyuncular için bu tür şeyler çok büyük sevinç, övünç, maharet kaynağıdır. Rüyalarında bile onları görürler. Günlerini PC başında geçirirler...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder